TR EN

Güvenlik Çalışmalarında Yeni Kavramlar ve Çatışmalar Uluslararası Sempozyumu

Yaşadığımız 21.yüzyıl bir dünya düzeninin yeniden inşası ihtiyacını gerektiren bir dizi tehdit unsurunu gündeme getirmiştir. Bu tehdit unsurları içerisinden, Avrupa-Avrasya-Asya-Orta Doğu’da dünya güvenliğini tehdit eden bölgesel kriz; 11 Eylül 2001 küresel terör saldırıları ile artan radikalleşme; 2008 ekonomik kriz sonrası kırılgan Akdeniz ülkelerinin ekonomileri; dünya ekonomilerinin yavaşlayan büyüme oranları; ekonomideki sorunların ülkelerin toplumsal ve siyasal güvenliğini tehdit etmeye başlaması; Avrupa’da sağ partilerin yükselmesiyle yeniden ırkçılığın ön plana çıkması ve küresel ısınmayla birlikte aniden gerçekleşen doğal felaketlerin devletlerin bekasını risk altına sokması gibi konular ön plana çıkmaktadır.


Küresel sistemdeki gelişmelerin ele alınacağı sempozyumun, “ Yeni Kavram ve Çatışmalara Eleştirel Yaklaşım” başlıklı ilk bölümünde, Güvenlik çalışmalarında yeni kavram ve krizlere değinilecektir. Askeri teknolojilerde devrim yaratacak gelişmeler sonucunda savaş robotları, lazer silahları ve bilgisayar ağları ile insan faktörünün azaldığı yeni savaş modelleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde Dördüncü Nesil Savaşlar düşman ülkenin toplumuna odaklanılarak siyasi iradesini yok etmeyi hedeflerken, Beşinci Nesil savaşlar insansız uçaklar ve siber saldırı taktikleri askerlerin ülkelerini terk etmeden savaşmalarına imkân sağlamaktadır. Devletlerarasındaki savaş yerini isyancı gruplar, terör ağları, milis güçler ve organize suç örgütleri gibi devlet dışı aktörleri de içeren devlet içi silahlı çatışmalarla yer değiştirmiştir. Hibrid savaşlar (karma savaşlar) konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan kuvvet, silahlı örgütler, siviller, sosyal medyanın yaygın kullanılmasıyla birlikte bilgi savaşlarını kapsamaktadır. Bunun yanı sıra siber güç, uzayda hâkimiyet kurma, Kaya gazı gibi yeni enerji kaynağına sahip olarak enerji piyasalarını etkileme imkânının yeni ulusal güç unsurları içerisinde yer aldığı görülmektedir.


Bölgesel krizler kapsamında özellikle Orta Doğu’da demokratikleşme hareketleriyle başlayan Arap baharı süreci, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki ülkelerde yer alan istikrarsızlıklara neden olarak, burada yaşayan halkların Avrupa’ya göç etme sıklığını arttırmıştır. Suriye’de iç savaşa neden olarak, bu savaşın yaratmış olduğu güvenlik boşluğundan, yeni bir terör örgütü Irak- Şam İslam Devleti’nin (DAİŞ) ortaya çıkması ise bölgesel, küresel ve Türkiye açısından ciddi güvenlik problemlerinin oluşmasına neden olmuştur. DAİŞ içerisinde yer alan yabancı militanların ülkelerine dönme eğilimi içinde olmaları, Batı devletleri için özellikle de Avrupa için önemli bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır.


Sempozyumun ikinci bölümünde, NATO mevcut krizler karşısında üyeleri arasındaki iş birliği ve alınan önlemler, kurumsal yapısındaki yeni gelişmelere yer verilecektir. Rusya açısından, NATO’nun askeri alt yapısı tarafından çevrelenmesi ve Rusya topraklarına yakın Orta Asya ve Doğu Avrupa bölgelerindeki NATO girişimleri, bu yerlerdeki kendi çıkarlarını engelleme amacı taşıdığı algısı yüksektir. Bu çerçevede, Çin açısından NATO değerlendirmesi de küresel işbirliği kapsamında önem taşımaktadır.


Sempozyumun son oturumunda, güncel bölgesel çatışmalara yer verilecektir. Amerikan askeri güçlerinin Afganistan’dan çekilme sürecini takiben, ülke de gözlemlenen gelişmelerin bölgedeki diğer ülkelerin istikrarını etkilemesi açısından kilit öneme sahip olduğu görülmektedir. Ukrayna krizi, Rusya’nın Soğuk Savaş dönemine kıyasla daha üst seviyeye çıkardığı nükleer kapasitesiyle Avrupa ve dünya da barışa meydan okuyan en tehlikeli güvenlik krizi olarak değerlendirilebilir. “Yeniden bir Soğuk Savaş mı? “ sorusu en çok tekrarlanan klişelerden biri haline gelmiştir. Güncel olayların ve güvenlik çalışmaları alanındaki yeni kavramların değerlendirileceği, kendi alanlarında değerli üç yabancı konuğumuzla birlikte bir günlük sempozyumda, ilgi duyabileceğiniz bir çok konuyu değerlendirme imkânı bulacağınıza inanıyoruz.